bugün

sevdiği entry'ler

10 kasım

görsel

özlemden, hasretten içimiz acıyor, yüreğimiz sancıyor.
ne için?
hiç görmediğimiz, konuşmadığımız, gözünün içine bakmadığımız biri için.
ben atatürk'ü sevdim.
bir tek onu.
gazeteci şerif bey kılığına girip libya çöllerine düşen adamı sevdim...
anafartalarda, conkbayırında bir karış vatan toprağı için ölmeyi emreden komutanı sevdim ben.
sarayburnundaki düşmana bakıp "geldikleri gibi giderler" diyen paşa'yı sevdim.
köhne bir vapurla karadeniz'e açılıp,
samsun'da milli mücadeleyi başlatanı sevdim ben.
umutların tükendiği anda, "hattı müdafa yoktur, sathı müdafa vardır, o satıh da bütün vatandır" diyen başkomutanı sevdim ben.
en çok da, dumlupınar'da bozguna uğrayan düşmana bakıp "hacianesti gel de ordularını kurtar" diyen mareşali sevdim...
ben atatürk'ü sevdim...
bir tek onu.
başöğretmen olmasını sevdim,
geometri kitabını yazmasını sevdim.
açtığı fabrikaları, devrimlerini, yeniliklerini sevdim.
tanrı sevdiği kullarını yanına erken alırmış.
o'nu da bizden çok erken aldı malesef.
fikirler ölmez, atatürk ölmez, atatürkçülük bitmez...

kenan sofuoğlu nun lomborghini ye vergi ödememesi

hayırlı vergiler...

bugün akp'nin yeni milletvekili kenan sofuğolu, tbmm'ne 2017 model lomborghini spor arabası ile geldi.
gerçekten müthiş bir araba.
görsel

param olsa ben de alsam, ama sanırım bu mümkün değil.

ama olur ya, bir gün bunun gibi bir araba alacak param olursa, yerli ve milli bir türk vatandaşı olarak türk vatandaşlarına verilen plakadan takarım arabama.

yani şu misafir araç plakasından takmam;
görsel

bu plakanın "mk" kısmı plakanın bulunduğu aracın, yabancı uyruklu birine ait olduğu anlamına geliyor.
görsel

kenan sofuoğlu'nun bu lomborghini'si de zaten yabancı uyruklu olan eşinin (bkz: Julia Looman) üzerine kayıtlıymış.
dünya ahiret bacımız olsun, julia yengemiz hollandalı ve çok zengin bir kadın.

peki kenan sofuoğlu bu arabayı neden eşinin üzerine yapmış?
çünkü, yerli ve milli reisimizin özel daveti ile meclise giren bu yerli ve milli milletvekilimiz bu sayede bu arabanın fevkalade yüksek olan vergisini ödemek istememiş, böylece epey bir tasarruf etmiş...

yani arkadaşlar, siz siz olun bu tip ayrıntılara dikkat edin.
lomborghini'ye binebilirsiniz, ama ben 70-80 bin liralık arabama bile daha çok vergi ödüyorum.

hayırlı lomborghiniler dilerim...

merhaba ben bir filistinliyim bize yardım etmeyin

bir filistinli'nin türk halkına yazdığı mektuptur.

merhaba,
ben bir filistinliyim.
arapım.
bugüne kadar bize çok yardım ettiniz.
ama artık etmeyin...

neden?
çünkü biz bu yardımlarınızı haketmiyoruz.

evet, haketmiyoruz.

1837 yılında biz henüz osmanlı toprağı iken filistin bölgesinde sadece 9000 yahudi yaşıyordu.
onlar da bizim gibi osmanlı vatandaşıydı.
1860 yılında rusya ve avrupa'daki gelişmeler nedeniyle topraklarımıza yahudi göçü başladı, böylece ilk yahudi yerleşimi kuruldu.
gelen yahudiler hepsi parayla, altınla geliyorlardı.
bu da bizim çok hoşumuza gidiyordu.
1882 yılına geldiğimizde filistin'de 2. yahudi yerleşimi kuruldu.
50 sene önce sadece 9000 olan yahudi nüfusu 1882'de 50.000 olmuştu.

o zaman sultanımız olan abdülhamid han, bu yahudilere toprak satışını yasaklamasına rağmen, bizler yahudiler ile alavere dalavere çevirdik ve onlara toprak satmaya başladık.
evet, yahudilere toprak satışımız yasaktı, ama avusturya, alman, ingiliz ve rus vatandaşlarına toprak satmamız yasak değildi.

biz de bu boşluktan istifade ederek yahudilere toprak sattık.
çünkü gelen yahudiler avusturya-macaristan, alman, ingiliz ve rus vatandaşlarıydı aynı zamanda.

toprak satmak için adeta sıraya girmiştik.
çünkü yahudiler beş para etmez topraklarımız için 3-4 misli fazla bedel ödüyorlardı.

birden hiç görmediğimiz kadar para gördük.
sonra yahudiler bizlere bu paraları nasıl harcamamız gerektiğini öğretti.
filistin'in her kentinde açılan bar, pavyon, gazino gibi ortamlarda, içkili mekanlarda bu paraları bir güzel ezdik.
efsane günlerdi gerçekten.
yahudilere toprak satarak aldığımız paraları, yahudilere ait eğlence merkezlerinde, yahudi dilberler ile yedik.

tabi bu arada yahudi nüfusu sürekli artıyordu.

ticaret yaptık yahudilerle.
yafa limanı açıklarına demirleyen bir fransız gemisinin limana girmesine türkler izin vermiyordu.
yahudiler de bize para teklif ettiler.
mavnalarımızla açıldık ve bu gemiden tam 450 sandık taşıdık 2 gece içinde.
türkler bizim mavnalarımızı aramıyordu.
sonradan öğrendik ki bizim taşıdığımız sandıklar silah doluymuş.

aman, silah olsun ne vardı?
güzel para kazanmıştık bu işten, önemli olan buydu bizim için.

sonra sultan bizim yediğimiz haltları anladı.
işi iyice kontrol altına aldı.
yahudi dostlarımıza bir metrekare bile toprak satamıyorduk artık.
biz de toprak satabilmek için yahudi para baronlarını, filistin'in yerel idarecileri ile tanıştırdık.
neticede onlar türk değildi, bizdendi, araptı.

osmanlı'nın filistin'deki bu arap yöneticileri sayesinde yahudileri osmanlı vatandaşlığına geçirterek toprak satmaya devam ettik.
ohhhh, yine paranın mına koymuştuk işte.
abdülhamid avucunu yalamıştı.

ama sonra bu durum da anlaşıldı.
osmanlı yine işimize taş koydu.
hakikaten anlamıyorduk, osmanlı neden bu kadar karışıyordu toprak satmamıza.
satarız, satmayız, onlara ne.
kızmıştık osmanlıya...

derken büyük savaş başladı.
tabi biz osmanlı'ya kızmıştık, ingilizler geldi o zaman.
ingiliz demek medeniyet ve özgürlük demekti.
bize bol bol altın verdiler, para verdiler.
filistin cephesindeki türk askerlerini soyduk ve büyük paralar kazandık.

ha bu arada bir ingiliz albay vardı, adı charles wembley.
"türk askerlerinin karnı altın dolu, gidin onları alın" dedi bize.
biz de filistin'de yakaladığımız her türkün karnını deştik, ama altın falan yoktu.
olsun varsın, ingiliz her türk askeri için para ödüyordu bize.

sonra osmanlı cephede yenildi.
kanal harekatında türk askerine gelen bütün yardımları yağmaladık, tam 14.000 türk askeri öldürüldü orada.
sonra tabi filistin'den de çekildiler.

büyük ingiliz komutan geldi.
adı edmund allenby'di.
bize süper teklifler yaptı. biz onu çok sevdik hatta ismi de uygun olduğu için ona "el-nebi" (peygamber) dedik.
sonra bizim ingiliz el nebi'ye taa şam'a kadar eşlik ettik.
hatta el nebi şam'daki selahaddin eyyubi'nin sandukasına çizmeleri ile basmadan önce çizmelerini parlatan kişi filistinli bir araptı.

neyse, çok detaya girdim.

büyük savaş bittikten sonra artık osmanlı tehlikesi ve zulmü ortadan kalktığı için yahudi kardeşlerimize istediğimiz kadar toprak satabiliyorduk.
efsane günler geri gelmişti.
bu arada yahudiler kale gibi köyler inşa ettiler, her köyün kendi silahlı korucuları vardı.
bize artık dostane davranmıyorlardı.

araplar ve yahudiler arasında çıkan anlaşmazlıklarda, ingilizler hep yahudileri haklı buluyordu.
sanki biraz adaletsizlik vardı, osmanlı daha adildi sanki.
neyse, biz halimizden memnunduk.
tabi ki yahudi kardeşlerimiz sayesinde çalışmadan bol paralı günler geçiriyorduk. birkaç münferit olayın ne önemi vardı ki?

bu arada 2. büyük savaş başladı.
duyduk ki avrupa'da yahudilere zulüm ediliyormuş.
onların buraya gelmesi için bağış topladık aramızda.

daha çok yahudi geldi, biz de daha çok toprak sattık işte.

bu büyük savaş da sona erdi tabi.
bu arada ingilizler filistin'den ayrılmaya karar verdi, ayrılırken de filistin'i bize bırakacaklardı sanıyorduk.
ama onlar iki ayrı devlet kurulması için birleşmiş milletlere gitti.
tam o sırada yahudi kardeşlerimiz bize saldırdı.
ohooo saldırmak ne kelime, anamızı bellediler resmen.
sonra ingiltere filistin'den ayrıldığını ilan etti ve burada israil devleti kuruldu.
ne olduğunu anlamamıştık bile.

daha sonra yahudilere her "kahrolsun israil" diyerek saldırdığımızda topraklarımız biraz daha küçüldü.
topraklarımızı bu sefer parayla değil, tankla, topla alıyorlardı.
biz ise hiçbir şey yapamıyorduk.

aradan yıllar geçti, artık biz dünyanın gözünde birer terörist olmuştuk.
eh madem teröristtik, terörist gibi davranalım dedik.
o yıllarda türkiye'de de pkk terör örgütü faaliyetlerine başlamıştı, onların ilk eğitimlerini bizim kamplarımızda verdik.

siz türkler ise israil'e karşı hala bizi destekliyor, bize acıyordunuz.

sonra ermeniler bize yardım etti, biz ermeni soykırımını tanıdık.
siz bize yine yardıma devam ettiniz.
"enayi parası" diyorduk sizin yardımlarınıza, oluk oluk akıyordu maşallah.

işte böyle böyle bugünlere geldik.
şimdi dönüp bakıyorum da, bir filistinli arap olarak vicdan azabı çekiyorum.
siz ne saf bir milletsiniz lan?
iki namaz kılan görünce hemen aldanıveriyorsunuz.

gemilere doluşup yardım getiriyor, ölüyorsunuz.
kolaları falan sokağa döküyorsunuz.
oysa siz o kolaları sokağa dökerken, biz şenliklerle gazze'deki coca cola fabrikasını açıyorduk

işte böyle böyle...

eyyy sevgili türk milleti...!
bize yardım etmeyin.
biz bu yardımı gerçekten haketmiyoruz.

tv 8 in selena gomez in kolyesini sansürlemesi

tv8'deki bir magazin programında selena gomez denilen hatun kişinin kolyesinin buzlanarak sansürlenmesidir.

Şöyle;
görsel

neden sansürlenmiş?
çünkü kolye haç kolyesi, hristiyan sembolü.
görsel

şüphesiz ki bugün de kafir olmaktan kurtulduk.

çok teşekkürler tv 8, teşekkürler acun medya, ümmeti muhammedin itibarını kurtardınız aferin...

binali yıldırım ın tam bir görev adamı olması

bu aralar ismi istanbul belediye başkanlığı için anılan tbmm başkanı, türkiye cumhuriyeti'nin son başbakanı, 15 temmuz demokrasi kahramanı(!) binali yıldırım ile ilgili gerçektir.

adam tam bir görev adamı...

1994 yılı, ido'ya genel müdür lazım, "gel binali bey" demişler, geliş o geliş.

2002 yılında milletvekili olur musun?
"olurum" demiş.
bakan olur musun?
"olurum" demiş.

"binali bey, izmir'den milletvekili yapalım seni" demişler.
"lan benim izmir'le ne alakam var" dememiş, ona da "tamam" demiş.

sonra "hacı abi sen 3 dönem vekil oldun biraz dinlen" demişler.
"tamam" demiş.

aradan 5 ay geçmiş, "binali bey gel seni yeniden vekil yapalım" demişler.
"hazırım" demiş.

sonra asrın liderimiz mevcut başbakanı beğenmemiş, "binali bey gel sen başbakan ol" demiş, onu da kabul etmiş.

sonra asrın liderimiz "partili cumhurbaşkanıyım ben artık, sen akp genel başkanı olma ben olayım" demiş, onu da kabul etmiş.
"lan ben başbakanım akp genel başkanı da ben olmam lazım" dememiş.

ardından asrın liderimiz sıkılmış, "ya ben başbakanlığı kaldırıcam, sen artık başbakan olma" demiş, meydanlara çıkıp "başbakanlığı kaldırmak için" oy toplamış.

sonra demişler ki "binali bey sen yeniden milletvekili ol" yine olmuş.

milletvekili olunca da "hadi bir de tbmm başkanı ol" demişler, onu da "olurum" demiş.

şimdi yerel seçimler var.
adama diyorlar ki, "binali bey sen çok güzel tbmm başkanı oldun, şimdi onu bırak istanbul belediyesine alıcaz seni..."

adam ona da ses çıkarmıyor.

ya siz bulmuşsunuz böyle bir görev adamı, inanın yazarken benim sabrım tükendi, adam bir "of" demiyor. melek gibi yeminle.

şu tatlişliğe bakar mısınız?
görsel

çok üstüne gidiyorsunuz, az yavaş amk...

sevilen şiirin en vurucu cümlesi

-ne diyeydim ben ona,
iyi gökyüzü diledim..

(bkz: iyi gökyüzü)